Entegrasyonda başarısızlık. Referandumun ardından Almanya’daki Türkiye kökenliseçmenlere bu suçlama yöneltiliyor. Ama bu bakış açısı, seçmenlerin çoğunluğunu gözardı ediyor. Bir yorum.
Margherita BettoniTürkiye’deki referandumun ardından birçok Alman için durum açık ve net: Almanya’da yaşayan Türklerin neredeyse % 63,1‘i geçici sonuçlara göre başkanlık sisteminden, dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘dan yana oy kullandı. Hem Almanya’da yaşayacaksınız, demokrasinin nimetlerinden yararlanacaksınız, hem de Türkiye’de baskıyla hükmeden bir adamı seçeceksiniz, böyle birşey olabilir mi? Birçok insan, bu tutumu entegrasyonda başarısızlığın açık bir göstergesi olarak yorumluyor. „Bir insanın, bir yandan Almanya’da demokrasinin bütün avantajlarından yararlanıp, bir yandan da nasıl Türkiye’de demokrasinin fiilen ortadan kaldırılmasından yana olabileceğini anlamıyorum“, diyor Yeşil Parti milletvekili Özcan Mutlu Tagesspiegelgazetesine verdiği demeçte. Bunun bir nedeninin „son onyılların entegrasyon politikasının başarısızlığı“ olduğunu söylüyor. Hasnain Kazim ise Spiegel Online’da yayınlanan yorumunda, bir insanın otokratik bir sistemden yana olup, sonra da Almanya’da Alman olarak kabul görmediği için şikayet edemeyeceğini savunuyor. Kazim’a göre de entegrasyon başarılamamış.
Bu değerlendirme, „Evet“ oyu kullananların bir kısmı için kabul edilebilir. Ama bu bakış aynı zamanda Almanya’daki „diğer“ Türkiye kökenli insanları gözardı ediyor. Hem „Hayır“ oyu kullanmış olanları, hem de, özellikle, oy kullanmamış olanları.Almanya’da oy kullanma oranı % 46,2 düzeyindeydi. Bu ülkedeki oylar hakkında çıkarılan patırtıyla karşılaştırıldığında düşük bir oran bu.
Demek ki, Almanya’daki 1,4 milyon seçmenin çoğunluğu oy vermeye gitmedi. Peki bu kadar önemli bir referandumda neden oy kullanmadılar?
Bunun birçok nedeni var. Ve bu nedenlerin entegrasyonla hiç ilgisi yok. Özellikle „Hayır“ cephesinin bazı kesimlerinin Türk konsolosluklarına gitmeye çekindikleri içinoy kullanmamış olduğu rahatlıkla tahmin edilebilir. Türk konsoloslukları Türkiye’nin egemenlik alanı; dolayısıyla orada kaderiniz Erdoğan‘ın elinde. Almanya’daki Türk konsolosluklarının referandum öncesinde Kürtlerin, Alevilerin ve Gülen taraftarlarının pasaporlarına el koymuş olduğu haberleri basında, örneğin “Welt am Sonntag“ gazetesinde haber yapıldı. Ayrıca şubat ayında, Türk başkonsolosluklarının Türk kökenli öğretmenlerden ve velilerden, okullardaki muhalifleri ihbar etmelerini istediği iddiaları yayınlandı. Bu durumda, „Hayır“ seçmenlerinin en azından bir kısmı, başlarına iş açmaktan ya da baskı görmekten korktuğu için oy vermeye gitmemiştir. Bu insanları entegre olmamakla suçlamak haksızlık olur.
1,4 milyon insanın oy kullanmamasının bir olası nedeni de, Türkiye’yle ilgilenmemeleri. Bu insanların bir kısmı genel olarak politikaya ilgi duymuyor.Bütün toplumlarda karşılaşılan bir olgu bu. Bir kısmını da, giderek sertleşen söylemlerle yapılan seçim mücadelesi politikadan bıktırmış. Bana ne, ne haliniz varsa görün, diye düşünenler mutlaka vardır içlerinde. Ya da, tam entegrasyondan söz açılmışken: Bu seçmenler, ait olduklarını hissetmedikleri bir ülkenin siyasal kaderiyle o kadar da ilgilenmiyor. Sadece gittikleri tatillerden biliyorlar bu ülkeyi, ya da büyükannelerinden, büyükbabalarından dinledikleri hikayelerden. Çünkü kendilerini ilk planda Alman olarak görüyorlar. Yine de „demokrasiye bir katkım olsun“ diye oy vermeye gitmek, küçümsenmeyecek ölçüde bir siyasi aktivizmi gerektirir. Bu da, muhaliflerin Almanya’da da göze alması gereken sıkıntılardan ve baskılardan duyulan korkuyu beraberinde getirir. Bu insanların da entegre olamadığını söylemek haksızlık olur. Almanya’da asıl düşünülmesi gereken konu, otoriter bir rejime karşı oy kullanmak isteyen insanların güvenliğinin nasıl sağlanabileceği ve onlara nasıl destek verilebileceği olmalı. Hele sonucun bu kadar kıl payı çıktığı bir oylamada, kullanılmayan karşı oylar sonucu belirleyebilir. Almanya’da yaşayan Türklerin çoğunluğu değildi Erdoğan‘dan yana oy kullananlar, sadece oy vermeye gidenlerin çoğunluğuydu.